Hz. Sâmi’nin Dışında İstifâde Ettiği Âlimler
Kendisine sorulan soru üzerine Muhterem Ömer Öztürk istifade ettiği âlimleri şöyle anlatmıştır:
“Burada iddia olmamak üzere bir düstur zikredeceğim. Nebi (s.a.v.):
‘Kim bildiklerinin mucibince amel ederse, Allah ona bilmediklerini öğretir’ buyuruyor. Yani burada en mühim düstur; hepimizin yapacağı, bildiklerimizin mucibince hakkıyla amel edersek, Allah bilmediğimizi öğretiyor. Burada esas mesele bu. Biz bunda ne kadar muvaffak olduk veya oluyoruz, onu sadece Allah Azîmü’ş-şan bilir. O hususta bir şey demek bana da yakışmaz. İstifade ettiğim kişilerden aklıma gelenler şunlardır:
Birincisi Hasan Efendi amca: Hacı Hasan Akbaşgil; Adana’dan Efendi hazretlerinin hakiki halifesi; Sâmi Efendi hazretleri başka hiç kimseye el yazısı ile yazıp hilâfet vermemiştir.
Sohbetlerinden, derslerinden, ziyaretlerinden istifade ettiğimiz sair kişiler şunlardır:
Ömer Nasuhi Bilmen: 1971 yılı sonunda vefat etti, Allah rahmet eylesin. O zamana kadar her fırsatta vaazlarına, sohbetlerine, derslerine devam ederdik. Evine ziyarete giderdik. O da pederin ve Sâmi Efendi hazretlerinin evlerine gelirdi.
Seyyid Şefik Efendi: Sultan Ahmet Camii’nin imamıydı. Hakiki seyyiddir kendisi. Nebi (s.a.v.) ahfadındandır. Eyüp Sultan’da otururdu.
Bekir Haki Efendi: O da son Osmanlı âlimlerindendi.
Ali Haydar Efendi: Mahmud Efendi’nin şeyhi. Sâmi Efendi hazretleriyle ziyaretlerine gittiğimiz zaman ondan epeyce istifademiz olmuştu, elhamdülillah.
Abdullah Develioğlu Hoca: Adana Müftüsü idi, sonra İstanbul’da bulundular. Talebe Birliği’nden arkadaşları da götürürdüm. Hac bir keredir diye sohbetlerinde, derslerinde devamlı söyleyip sonra Hacı Baba ile beraber hacca gidince fikrini değiştirerek Arafat’ta şunları söylemişti:
– Mehmed Bey, bu millete, ‘hac bir kere’ diyorduk, ben farzın bir kere olduğunu söylemek istiyordum, ama bu mânevî havayı görünce fikrimi değiştirdim, isteyen istediği kadar gitsin.
Allah gani gani rahmet eylesin.
Sarıyerli Nuri Efendi hazretleri: Esad Efendi hazretlerinin halifelerinden. O da; senede üç dört defa olmak üzere ziyaretine gidip –en az üç dört saat olmak üzere– uzun uzun sohbetlerinde bulunup istifade ettiğimiz bir zât idi.
Küçük İdris Efendi: Sütlüce’de oturan âlim bir zâttı. Allah şefaatine nail eylesin. Her hafta Erenköy’e derse, sohbete, vaaza gelir, ondan sonra da pederin evine götürüp orada sohbetlerini dinlerdik. Kendi evine de ziyaretine giderdik.
Muhammed Mütevelli Şaravî hazretleri: Medine’de bu zâtın sadece iki defa sohbetinde bulundum. Sâmi Efendi hazretleri ile Hasan Efendi hariç, böyle kimse görmedim, Allah gani gani rahmet eylesin. Yani senin istifade etmeye niyetin varsa, bir sohbette, iki sohbette neticeye ulaşırsın. Bu zât öyle bir zât idi. Birer saatten iki saat sohbetinde bulunduk, ama ağzını açıp konuşmaya başladığı zaman pür dikkat dinletirdi. Mükemmel ve beliğ bir hitabeti vardı.[1]
Arap Hoca lakaplı Mustafa Efendi: Sokullu Camii’nin imam-hatibi… Elhamdülillah onunla da aşağı yukarı 5 yıl komşuluk, arkasında namaz kılma ve sohbetlerinden, derslerinden, hutbelerinden istifade etme imkânımız oldu.
Sâlih Cemal Esirger Hocaefendi: Kendisi zülcenaheyndir, bir tarikatın da postnişinidir. Fahreddin Paşa Medine’den çıkarıldığında, bu zât da Medine’den çıkarılanlardan… Aslen Türkistanlı’dır. Eskişehir’de oturur, senede en az beş altı kere İstanbul’a pederi ziyarete gelirdi. Bizim de kendisini ziyaret etmişliğimiz vardır. Allah şefaatlerine nail etsin.
Bunlardan başka beraber bulunup konuştuğumuz, istifade ettiğimiz Çolak Mehmed Efendi hazretleri, Gönenli Mehmed Efendi hazretleri ve Alasonyalı Cemal Efendi gibi kimseler de oldu. Âlimleri çok sevdiğimiz için, devamlı onlarla oturup kalkmaya, sohbetlerinde bulunmaya can atardık. Allah istifade eden kullarından eylesin.
[1] Bu zât kralın özel uçağı ile Medine’ye geldiğinde ev sâhibi olan âlim, Medine’de bulunan, değişik milletlerden önde gelen âlimleri çağırıyor. Muhterem Ömer Öztürk de bu özel meclise çağırılan birkaç kişiden biridir.