Hz. Sâmi (k.s.), 1976’dan 1984’e kadar zaman zaman şöyle buyurmuşlardır:
– Ömer Öztürk benim en emin ihvanımdır.
Medine-i Münevvere’de de müteaddit defalar aynı lafızla şöyle buyurmuşlardır:
– Ömer Öztürk benim en emin ihvanımdır. Kendisi manen vazifelidir.
1980’de Ömer Öztürk’ü tedavi için İstanbul’a gönderdikten sonra Medine-i Münevvere’de, müteaddit defalar ev halkına:
– Ömer Öztürk’ü tanıyor musunuz? diye sormuşlar.
– Evet efendim, tabii tanıyoruz, deyince;
– Onun şimdi nerede olduğunu biliyor musunuz? diye tekrar sormuşlar.
Ev halkı:
– İstanbul’da bulunuyor, deyince:
– Hayır, o şu an Mekke-i Mükerreme’de bulunuyor. O manen vazifelidir. Bizim manevi vazifelimizdir, buyur-muşlardır.
Muhterem Ömer Muhammed Öztürk’ün İstanbul’da bu-lunduğu dört ay zarfında yukarıdaki suali hemen her gün sorup:
– O benim en emin ihvanımdır, buyurmuşlardır. Bu seyahat esnasında, hastalıkları ağırlaştıkça Hacı Anne’ye:
– Keşke şu hasta hâlimde Ömer Öztürk yanımda olsa idi. Ben onun son nefesimde yanımda olmasını arzu ediyorum, buyurmuşlardır.
AllahTeâlâbu arzularını yerine getirmiş, son nefeslerinde yanında bulunmak Muhterem Ömer Öztürk’e nasîbolmuştur.
Medine-i Münevvere’de birgünhâdimeleri Fatma’ya ve ayrıca Hacı Anne’ye de:
– Ömer Öztürk’ün ailesi örnek ihvan ailesidir, buyur-muşlardır.
Medine’de bir ziyaret esnasında, Ömer Muhammed Öz-türk ellerini öperlerken;
– Ömer Öztürk kıdemli ihvanımızdır, buyurmuşlardır.
Ömer Öztürk’ün Medine-i Münevvere’de Abdüsselâm Efendi’nin evini kiraladığı kendisine bildirince:
– Elhamdülillah, elhamdülillah Ömer Öztürk bize komşu oldu. Ömer Öztürk bize komşu oldu, diyerek sevinçlerini beyan etmişlerdir.
Erenköy’deki devlethanede torunu Mahmud Kirazoğlu’nun İstanbul’a tayini esnasında Hacı Anne, Hz. Sami’nin huzurunda:
– Vallahi Ömer Öztürk kıyâmete kadar, en az Mahmud kadar bu evin evladıdır, diyerek yemin etmiş, Efendi hazretlerine dönerek:
– Öyle değil mi Efendi? diye sorunca kendileri de:
– Evet doğru söylüyorsun. Öyledir, buyurmuşlardır.
Erenköy’deki evlerinde bir konuşmalarında defalarca:
– Ömer Öztürk manen uyanıktır, buyurmuşlardır.
Yine birgün evde:
– Ömer Öztürk çok hâlisâne çalışıyor. Çok vefakârane hizmet ediyor. Allah kendisinden râzı olsun. Ömer Öztürk’ün bize çok muhabbeti vardır. Hizmet için fırsat kollar, buyurmuşlardır.
Hacı Anne birgün Efendi hazretlerine:
– Yahu Efendi! Devamlı her yerde Ömer, Ömer, Ömer diyorsun, ne oluyor? diye sorunca, Hz. Sâmi:
– Onun bize çok muhabbeti var, buyurmuşlardır. (Allah, o muhabbet üzere haşretsin.)
Aslında burada Hz. Sâmi,“Bizim ona çok muhabbetimiz var” demiş oluyor. Zira muhabbet büyükten küçüğe geçer. Nitekim Cenâb-ı Hak Ayet-i kerimede:
“Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler.” buyurmuştur.
Alaaddin Attar (k.s.) ve Muhammed Parisa (k.s.), birgün Bahauddin Şah-ı Nakşibend hazretlerine sorarlar:
– Efendim biz mi sizi sevdik, siz mi bizi sevdiniz?
Bunun üzerine Hazret bir tasarrufta bulunur. İkisi de bir bakarlar ki kalplerinde hiçbir şey kalmamış.
– Aman efendim! Tövbe estağfirullah; biz tövbe istiğfar ettik. Böylece muhabbetin de sizden geldiğini anladık, derler.
O hâlde,“Ömer’in bize çok muhabbeti var” demenin mânâsı:
“Bizim ona çok muhabbetimiz var ki oda bundan ötürü bizi sevebiliyor” demektir ki Hz. Sâmi (k.s.) bunu onlarca kez söylemiştir. Dahası, Hazret birkaç defa:
– “Sizin sevdiklerinizi ben de seviyorum.” buyurmuşlardır. Allah onun söylediği tebşirata hepimizi nail eylesin. (Âmin)