Facebook
Twitter
YouTube
android
  • Anasayfa
  • Ömer Öztürk
    • Kısa Bir Anlatımla Ömer Öztürk
    • Hayatı
    • Ahlak ve Yaşantısı
    • Manevi Halleri
    • Hakkında Söylenenler
    • MTTB ve Ömer Öztürk
  • Sohbetleri
    • Kısa Sohbetleri
    • Uzun Sohbetleri
  • Eserleri
  • Üstadı
  • Galeri
  • Faydalı Linkler
    • Hz. Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s.)
    • Esad Erbili (k.s.)
    • Ömer Öztürk Camii
    • Ramazanoğlu Mahmud Sami (k.s.) Camii
    • Milli Türk Talebe Birliği
    • Fatih Gençlik Vakfı
    • Feriköy Öğrenci Yurdu
    • Ömer Öztürk Öğrenci Yurdu
    • Misvak Neşriyat
    • Hadislerle Hanefi Fıkhı
  • İletişim

EDEPLERİ

Başlangıç EDEPLERİ

Edep konusunda büyükler şöyle der:

“Edebe riâyet etmeyen, sünnetlere riâyet etmeyi kaçırır; sünnetlere uymayı kaçıran, farzları ve vâcipleri gereği gibi yapmaktan uzaklaşır; farz ve vâcip gibi dinin temellerinin yeterince yerine getirilememesi, kişiyi îmânını kaybetme tehlikesine dûçâr eder. Îmânını kaybedene binlerce vah olsun!”

O hâlde mutlu sona ulaşmanın ana kaynağı, daha doğrusu başlangıç noktası edeptir. Âdâbın korunması işte bu sebeple büyük önem arz eder.

Edep bir taç imiş nûr-i Hüda’dan

Giy ol tâcı emin ol her belâdan

Mısralarının bütün ihvâna ezberletilmesini emreden Hz. Sâmi’nin (k.s.) hayru’l-halefi olan Muhterem Ömer Öztürk, sohbetlerinde şöyle demiştir:

“Büyükler, İslâm’ın altıncı şartı edeptir, derler. Bununla İslâm’ın beş şartına bir altıncı şart eklemiş olmuyorlar. Ancak bu beş şartın hakkıyla yaşanabilmesi için edep kurallarına riâyet edilmesi gerektiğini söylemiş oluyorlar.”

Muhterem Ömer Öztürk, İslâm edepler manzumesidir, buyurarak edepten çok sık bahseder. Sâhip oldukları yüksek edep, her muamelelerinde kendisini gösterir. Kalp kırmaktan son derece kaçınır, yakınındaki birinin bir hatasını söyleyebilmek için kalbi kırılmasın, incinmesin diye senelerce bekledikleri olmuştur.

Edepler manzûmesi olan İslâm dîninin yemek yeme âdâbına bile en ince ayrıntısına kadar riâyet eder; yemekten çıkan kemik vesâire gibi atıkları ayrı bir tabağa yâhut bir peçetenin üzerine koyarak;

“Yemekle çöp aynı tabakta olmaz” derler.

Yine bir gün Harem-i Şerif’te sağ elinde ayakkabısı ile yürüyen bir ihvâna ayakkabıyı sol elle taşımak gerekir, bir yere koyduğumuzda da ucunu kıbleye çevirmek gerekir; çünkü Nebi (s.a.v.), “Bizim dirimiz de ölümüz de kıbleye ta‘zîm eder” buyurmuştur, diyerek bir edebi (sünneti) daha öğretmiştir.

Allah Rasûlü’ne (s.a.v.) karşı edepleri ise bambaşka bir dikkat ve ciddiyetle tecelli etmektedir. Sohbetlerinde şöyle buyurmuşlardır:

– Allah (c.c.) ve Rasûlü’ne (s.a.v.) karşı en ufak bir saygısızlıkta bulunulmamalıdır. Rasûlullah (s.a.v.)’ın kendisi, ebeveyni, zevceleri, çocukları, ehl-i beyti, sahabîsi için değil Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz’i sevenler için dahi dikkatli, edepli, temkinli ve saygılı olmak gerekir. Hz. Mevlâna Celâleddin Efendimiz:

“Yâ Rasûlallah, ben ağzımı bin kere misvaklarım, bin kere miskle, amberle yıkarım, yine de bu ağzı senin zât ismin olan ‘Muhammed’ (s.a.v.)’i anmaya layık göremem” buyurmuşlardır. Cenâb-ı Hak bu hususta bizleri Hz. Mevlana Celâleddin efendimizin edebiyle edeplendirsin inşaallah.”

 

 

 

  • Facebook
  • Twitter
  • Instagram
  • YouTube