Muhterem Ömer Öztürk, 1970’li yıllarda Fatih Gençlik Vakfı Matbaası kurulmadan önce, büyük bir matbaa kurup İslâm’a neşriyat yoluyla da hizmet etme fikrini arkadaşları ile istişâre etmişti. İstişare meclisinde bulunan Erman Tuncer[1] ile aralarında şöyle bir konuşma geçer:
– Bu işten vazgeçelim, böyle işleri yapabilmek için 1 milyon lira gerekir, bu parayı nereden bulacağız?
Muhterem Ömer Öztürk:
– Farz et ki şu çantada 1 milyon var, haydi, ne yapacağımızı söyle! Tuncer:
– Böyle bir şey bizi çok aşar.
Bir hafta sonra Muhterem Ömer Öztürk, bir bavula 1 milyon TL doldurarak arkadaşları ile buluşacakları yere gelmiş ve çantayı önlerine koyarak:
– Sayabilirsiniz tam 1 milyon TL hazır, demiştir.
Bunun üzerine Erman Tuncer ayağa kalkarak:
– Bu kadar kısa sürede bu kadar parayı temin edebilen bir kişinin bize ihtiyacı yoktur, sen ne istersen yap, demiştir.
Bu menkıbenin konumuzla alâkalı kısmı 1970’li yılların 300-500 lira için adam öldürülen anarşi havasında Muhterem Ömer Öztürk, hiç korkup endişelenmeden öyle bir parayı sokakta çantada taşıyabilmesidir.
Hâlen ikamet ettikleri Medine-i Münevvere’deki evlerinde kendilerine suikast düzenlenmiştir. Bu sûikastın izi olan mermi deliği her zaman oturdukları koltukta hâlen mevcuttur. (Buna rağmen kendileri aynı koltuğa oturmaya devam etmektedirler.) Sâhip oldukları mâneviyat, bilgi, birikim, şuur ve hep hakkı söylemeleri; beynelmilel çevrelerin oklarının kendilerine yönelmesine sebep olmuştur. Bu çevrelerin ve onlara bağlı teşkilatların yakın takibi altında bulunmalarına rağmen, “Şehit olurum, o da en büyük şereftir” diyerek, hak bildiklerini söylemekten bir an bile geri durmamışlardır. Böylece Allah (c.c)’dan başkasından korkmadıklarını ispatlamışlardır. Bununla birlikte her sözü yerinde, zamanında ve getireceği neticeleri düşünerek kullanırlar ve fitneden son derece kaçınırlar.
Bu cesaretlerindendir ki öz ağabeyleri Cevat Öztürk yıllar önce kendileri hakkında şöyle demiştir:
– Tamam, cesur olmak güzel ve gerekli bir şeydir, fazilettir, ama Ömer’deki cesaret, cesaret değil deliliktir.[2]
[1] Prof. Dr. Erman Tuncer, hâlen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde başkan başdanışmanı olarak görev yapmaktadır.
[2] Hadîs-i şerîf: “Bir kişiye deli denmedikçe, o kişinin îmânı tamam olmaz.” (İbn Mâce )