Muhterem Ömer Öztürk, üniversiteyi şu an Marmara Üniversitesi Rektörlük binası olarak kullanılan Sultanahmet’teki İktisadi ve Ticarî İlimler Akademisi’nde okudu. Akademiye devam mecburiyeti olmadığından, akademiyle birlikte babasının yanında ticaretle de uğraşıyordu. 1964 yılında kendi aile şirketlerine ortak olarak Ticaret Odası’nın 37. grubu olan Demirciler Grubu’na kaydını yaptırmıştı. Bu sıralarda öğrenci hareketlerinin içerisinde de yer almış, Millî Türk Talebe Birliği’nin 48. dönem Yönetim Kurulu üyeliğine seçilmişti.
Ömer Öztürk üniversitedeyken, Genel İktisat Teorileri hocası Prof. Dr. Ekrem Özelmas, bir ders çıkışında derste anlattığı konuyu kastederek şöyle der:
– Keynes[1] ne güzel söylemiş değil mi? İdeal toplumda faiz haddi sıfırdır. Yani iyi bir iktisadî düzende faiz olmaz.
Bilindiği gibi Keynes, ‘modern iktisadın babası’ olarak tanınır. Amerika’nın şimdiye kadar takip ettiği iktisat siyasetinin temelini atan kişidir. Ömer Öztürk ise:
– Hoca ömrünü boşuna harcamış, der.
Ekrem Bey irkilir:
– Neden? diye sorar.
– Kaç yıl bu iktisadî teoriler için çalışmış düşünsenize. 40-50 senesi boşuna gitmiş. ‘Lâ ilahe illallah Muhammedün Rasûlullah’ deseydi, ömrünün sonunda vardığı noktaya başında gelmiş olacaktı. Kalan ömründe de insanlığa hizmet edecekti, diye cevap verir.
Allah Rasûlü (s.a.v.) Vedâ Hutbesi’nde; ‘Faizin her çeşidi ayağımın altındadır’ buyurarak, asırlar önce ideal toplumun yapıtaşlarını zikrediyor. O söz ne zaman şeref-sâdır olmuşsa, ideal toplum o zaman başlamış demektir.
MTTB’ye Girişi
Muhterem Ömer Öztürk’ün MTTB’ye girişi 1968 yılındadır. Talebe Birliği bir otelde kuruluş gecesi tertip etmiş, giriş biletlerinin satılmasına yardımcı olmaları için de Öztürk’lerin Tersane Caddesi’ndeki dükkânlarına gelip abilerine ricada bulunmuşlardır. Bunun üzerine Cevat Öztürk:
– Ömer bizden daha iyi satar, piyasada itibarı bizden yüksektir. Size o yardımcı olsun, demiş ve böylece bu işle ilgilenen Ömer Öztürk, birlik adına 40 küsûr bilet satmıştır. O zaman 48. dönemini idrak eden MTTB’de resmî bir görevi olmamakla birlikte, bu gibi vesilelerle ara sıra gidip gelmeye başlayan Muhterem Ömer Öztürk, böylece MTTB’nin işleyişindeki sıkıntıları bizzat müşahede etme imkânı bulmuştur.
MTTB o dönemde, henüz sonraki yıllarda kazanacağı popülarite ve toplumsal faalliğinden yoksundu, Türk gençliğinin sesi olma iddiası ise oldukça sönüktü. Hatta daha sonraki dönemde Burhanettin Kayhan, Hüseyin Coşkun, Osman Yumakoğlu ve Ömer Öztürk’ün Nurettin Topçu’yu ziyaretinde, Topçu durumu tespit mahiyetindeki şu ifadeleri kullanmıştı:
– Burhan evladım, hiçbir şey yapamıyorsunuz, bari alın kaldırım taşlarını şu bar-caz yazan yerlerin bir iki tabelasını kırın da sizi de onunla analım…
Topçu, bu tespitinde yalnız değildi. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Ömer Naci Bey de kardeşinin kitabevindeki bir dâvette Nurettin Topçu’nun ifadelerine benzer sözler sarf etmişti.
MTTB’ye katıldıktan kısa süre sonra ‘genel muhasip’ olarak göreve başlayan Muhterem Ömer Öztürk, ilk olarak malî tedbirleri devreye soktu. Önceki dönemde 40 kişilik bir malî komite kurulmuş, fakat üyelerin komiteye tayininde liyakat ve ehliyet pek gözetilmemişti. Bu da işlerin arzulandığı şekilde icra edilmesini engellemekteydi. Ayrıca başkanın kendisi de dâhil olmak üzere MTTB’den maaş alan 20 kişi vardı. Genel muhasip olduktan sonra malî tedbirler çerçevesinde maaşları kaldıran ve malî komiteyi dağıtan Öztürk, Talebe Birliği’nin gelirlerinin tamamen öğrenci faaliyetlerine harcanması uygulamasını başlatmış oldu.
“Zaferin Binlerce Babası Vardır, Mağlubiyet Öksüzdür”
Birlik, üniversite öğrencilerine ulaşmada da istenen seviyeyi yakalayabilmiş değildi. O sıralarda Edebiyat Fakültesi’ndeki kimi yanlış uygulamalara işaret etmek ve bu vesileyle talebenin de içine girmek maksadıyla Muhterem Ömer Öztürk şöyle bir teklifte bulundu:
– Talebeyi toplayalım, gidip Fakülte’yi işgal edelim, yönetimin istifa etmesini sağlayalım. İsteklerimizi de beyan edelim. Daha sonra taleplerimizin yerine getirildiğini talebeye duyuralım. Böylece bir talebe faaliyeti yapmış oluruz. Herkes yapıyor zaten.
Bu teklif üzerine gece birçok kişi toplandı ve sabah 7’de girişler tutularak Fakülte işgal edildi. Tertip edildiği gibi yönetim istifa ettirildi ve diğer istekler de yerine getirtildi. O dönemde MTTB Genel Sekreteri olan Osman Yumakoğulları, görevi icabı faaliyet yerinde bulunması gerektiği halde yurtta yatmakta ve iki kez haber yollanmasına rağmen gelmemekteydi.
Saat 11:00’de Emniyet 1. Şube Müdürü Ilgaz Aykutlu; “Bak Ömer, iş halloldu, istediğinizi aldınız, işgali kaldırın. Yoksa müdahale edeceğiz” diye haber yolladı. Gruptaki bazı öğrenciler silahlıydı. Bunun muhtemel bir probleme yol açmasına mani olmak isteyen ve maksadın hâsıl olduğunu düşünen Öztürk, Aykutlu’ya:
– Ben gelinceye kadar bekleyin, bir konuşma yapıp arkadaşları dağıtayım, dedi. Ancak, o esnada Osman Yumakoğulları geldi ve:
– Ömerciğim bir istirhamım var. Konuşmayı ben yapsam olur mu? Nasıl olsa senin bir iddian yok, diyerek tâbir-i câizse rol kapmaya çalıştı.
İleriye yönelik şöhret veya bir makam niyet ve beklentisi içerisinde bulunmayan Öztürk, konuşmayı başkasının yapmasında bir sakınca görmediğinden:
– Peki, buyur yap, dedi.
Zira önemli olan MTTB adına bir faaliyet yapılmasıydı. Zafer olsun da babası kim olursa olsun, akl-ı selîm sâhipleri için fark etmezdi.
1970 Dünya Gençlik Kurultayı
1968-1969 yıllarında yapılan bu faaliyetlerden sonra Ömer Öztürk, MTTB Yönetim Kurulu Üyesi olarak 1970 yılında Birleşmiş Milletler tarafından New York’ta yapılan Dünya Gençlik Kurultayı’na katıldı.
Yüksek tahsil gençliğini temsil etmek üzere Millî Türk Talebe Birliği’nden bir temsilci talep edilmiş, Muhterem Ömer Öztürk derslerini geri bırakmamak ve sınıfta kalmamak sâikiyle temsilci olmak istememiştir. Ancak aday olarak tespit edilen birkaç kişinin Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın lisan imtihanını kazanamaması üzerine temsilcilik tekrar Muhterem Ömer Öztürk’e havale edilmiştir. Böylece derslerinin bir kısmını bırakıp 1970 Temmuz’unda Amerika’ya giderek kurultaya iştirak etmiştir.
Kurultayla ilgili, 5 Temmuz 1970’te MTTB Basın Bürosu’ndan yapılan açıklamada, şu bilgiler verilmiştir:
“9 Temmuz Perşembe günü başlayıp 18 Temmuz Cumartesi günü sona erecek Dünya Gençlik Kurultayı’na Türk gençliğini temsilen MTTB temsilcisi dâvet edilmiştir. New York BM salonunda yapılacak olan toplantıya iştirak etmeyi MTTB Yönetim Kurulu Üyesi Genel Muhasib Ömer Öztürk kabul etmiş ve delege olarak vazifelendirilmiştir. Ömer Öztürk, bugün 5 Temmuz 1970 Pazar günü saat 7.45’te uçakla Ankara’dan New York’a hareket etmiştir. Ömer Öztürk, Galatasaray Lisesi mezunu olup iyi derecede Fransızca ve İngilizce bilmektedir.
Hâlen İstanbul İktisadi ve Ticarî İlimler Akademisi son sınıf talebesidir. Türk gençliğinin temsilcisi Ömer Öztürk, dünya sulhu ve dünya gençliğinin meseleleri ile ilgili Fransızca olarak hazırladığı bir raporu kurultay başkanlığına takdim edecektir.
6 Temmuz 1970 Pazartesi günü New York’ta Türk Heyetini, Türkiye Elçiliği mensupları ile W.Y.A. (Dünya Gençlik Teşkilatı) mensupları karşılamıştır.
7 Temmuz 1970 Salı günü New York’ta ağırlanan Türk delegeleri, BM Güvenlik Konseyi salonunda ön toplantıya iştirak etmişlerdir.”
Müslüman’dan Müslüman’a Negatif Ayrımcılık
Gençlik kurultayında bazı hâdiseler yaşanmıştı, şöyle ki: Dünya Gençlik Kurultayı’nda 26 gün kalırlar. Kurultayda tamamıyla Amerikan propagandası yapılıyordur… Dünyanın çeşitli ülkelerinden gençlik temsilcilerini toplamışlar, Amerikan emperyalizminden konuşuluyor. Barış komitesi başkanı Filistinli, kırmızı başörtüsü kullanan Muhammed adlı Müslüman bir çocuktu. Herkese beşer dakika konuşma müddeti tanınıyordu. Ancak Rus delegesi 25 dakika konuşmasına rağmen hiçbir şey denilmedi. Ömer Öztürk konuşmaya başlar ve beş dakika sonra konuşmasına müdahale edilir, sözlerini bitirmesine müsaade edilmez. Ömer Öztürk de:
– Hepimiz Amerikan emperyalizminden bahsediyoruz da neden Rus emperyalizminden söz etmiyoruz?
Ardından İslâm ile alâkalı birkaç şey söyleyince mikrofon kapanır.
Bir Müslümanın Müslümana çifte standart uygulamasına taaccüp eden Muhterem Ömer Öztürk, oturumdan sonra başkana:
– Sen ne biçim Müslümansın! Rus’u 25 dakika konuşturdun, benim konuşmamı beş dakika sonra kestin!, der. Oturum başkanının savunması ise enteresandır:
– Taraf tutuyor demesinler diye böyle yaptım.
Bunun üzerine Muhterem Ömer Öztürk şöyle der:
– Peki, Rus’a 25 dakika müsaade edince taraf tutmuş olmuyor musun?
Birleşmiş Milletler Binasında Mescid
Birleşmiş Milletler nezdinde gerçekleştirilen bu kurultaya katılanlar arasında kırk civarında Müslüman ülke temsilcisi de vardı. Ancak bu temsilcilere, namazlarını edâ edecek bir yer tahsis edilmemişti. BM Genel Sekreteri U. Thant, açılış konuşmasını yaptıktan sonra temsilcilerin teker teker ellerini sıkarak ‘Hoş geldiniz!’ diyordu. Ömer Öztürk sıra kendisine geldiğinde genel sekretere:
– Size bir maruzatım olacak, sizinle nasıl görüşürüm? diye sordu. U. Thant:
– Genel Sekreter odası var, özel kalemime müracaat et, benimle görüştürürler, dedi.
Muhterem Ömer Öztürk, genel sekreterle görüşmek için özel kaleme müracaat etti ve aralarında şöyle bir konuşma cereyan etti:
– Burada kırk küsur Müslüman ülke temsilcisi, birçok da Müslüman var. Namaz kılmamız lazım, bize bir oda tahsis etseniz de namaz kılsak.
– Ne lazım?
– Kullanılmamış temiz bir halı, bir de kırk kişinin namaz kılabileceği bir oda bize yeter.
Bu konuşmanın ardından namaz kılınması için yeni halıyla döşenmiş bir oda tahsis edilir. Cuma namazında hutbe okumak için talep edilmiş olan yüksekçe bir basamak da temin edilir.
New York’ta Müslümanların namaz kıldığı bir camiye gidilir ve oradaki cemiyetten namaz kıldıracak, hutbe okuyacak bir imam istenir. Cemiyet, Mısırlı birini imam olarak gönderir. Cuma günü, Mısırlı imam dünyanın her tarafından gelmiş bu gençleri bir daha bulamam düşüncesiyle hutbeyi uzattıkça uzatır ve tam bir buçuk saat hutbe okur. Bu esnada toplantının da başlaması üzerine cemaatin çoğu toplantıya geçer. Zira geç kalırlarsa 100 $’lık harcırahı alamayacaklardır. Mescidde en son; imam, Ömer Öztürk ve Endonezyalı bir Müslümandan başkası kalmaz.
Allah’ın lütf-u keremiyle yirmi altı gün, Birleşmiş Milletler binasında namaz kılınmasına ve günde üç vakit hoparlörle ezan okunmasına vesile olan Ömer Öztürk, BM’nin binasında kuruluşundan o güne kadar ezan okutabilen tek kişi olmuştur.
Kanada Seyahati, Diğer Temaslar ve
Basın Toplantısı
Muhterem Ömer Öztürk, Dünya Gençlik Kurultayı’ndan sonra 19-24 Temmuz 1970 tarihleri arasında beş günlüğüne Kanada’ya geçerek burada gerçekleştirilen Milletlerarası Gençlik Kuruluşları Toplantısı’na iştirak etti ve 1972’de yapılacak Dünya Gençlik Kurultayı’nın ön çalışmalarına dair temaslarda bulundu. Burada Türk gençliğinin düşüncelerini ve hâdiselere bakışını anlattı. Aynı zamanda Türkiye’de de UNESCO’nun çeşitli toplantılarına iştirak etti.
Kanada’dan sonra Belçika’ya geçen Muhterem Ömer Öztürk, burada üç gün kaldı. Dünya Gençlik Teşkilatı Dış Temaslar Müdürlüğü’nün dâvetlisi olarak çeşitli görüşmeler ve çalışmalar yaptıktan sonra İstanbul’a döndü. Dönüşünde 8 Ağustos 1970 Cumartesi günü MTTB binasında bir basın toplantısı düzenleyerek özet olarak şu bilgileri verir:
“9 Temmuz 1970 Perşembe günü New York’ta BM Genel Kurul Salonu’nda Dünya I. Gençlik Kurultayı, 122 ülkeden 648 delegenin iştirakiyle çalışmalarına başlamış, kurultayın ilk konuşmasını dâvet sâhibi olarak BM Genel Sekreteri U. Thant yapmış, daha sonra komisyon çalışmalarına geçilmiştir. Bunlardan ayrı olarak tarafımdan yapılan dâvetle Müslüman ülkelerin temsilcileriyle müteaddid toplantılar yapılmış, birlikte hareket esası üzerinde durulmuş, ileride de devam edecek temaslarımız neticesinde ‘Müslüman Gençlik’in sesini bütün dünyaya duyurma kararı verilmiştir. Bu dâvette bana en büyük desteği sağlayanın da Endonezya’da komünistleri temizleme hareketini idare edenlerden Muhammedî Talebe Teşkilatı Reisi Lokman Harun ile Muhammed Sıddık olduğunu zikretmeden geçemeyeceğim.
Kurultay’a 25 yaşından büyük olanların alınmaması kararlaştırılmışken, başta Rusya olmak üzere bütün demir perde ülkelerinin 35-40 hatta 47 yaşındaki temsilcilerini göndermesi, bunların aynı merkezden aldıkları komitacı taktikleri bütün dünya gençlerinin gözleri önünde tatbikten çekinmemeleri sık sık hâdiseler çıkmasına sebep olmuştur. Türkiye delegesi olarak benim de katıldığım Barış Komisyonu Başkanlığı’na, rey sandığı kaçırılarak bir oldubitti ile el-Fetih’in komünist delegesinin seçilmesi ve bu komünistin, hür dünya temsilcilerine konuşma hakkı vermemesi, konuşma imkânı bulanların da komünist delegelerin sıra kapaklarını vurarak konuşmaları dinletmemeleri bunun en güzel misalidir. Meselâ, ben komisyonda konuşurken kasten hoparlör kesildi, konuşmama kapakların gürültüsü arasında hoparlörsüz devam etmek zorunda kaldım.
Aynı durum, daha sonra genel kurulda da devam etti. Dîvân başkanının kendilerinden olmamasını bahane ederek yine hâdise çıkarmak yoluna gitmişlerdir. Genel kurulda anti-komünist hür ülkelerin temsilcileri çoğunlukta olmadığı için, Rusya’nın Çekoslovakya’dan çekilmesi ve Türkistan’daki vahşete son verip oranın istiklâlini tanıması yolundaki genel kurulun isteği alkışlanmış ama komünistler yine hâdise çıkartmak küstahlığını göstermişlerdir.
Aynı konuşmamızda ve verdiğimiz tebliğde bunlardan başka Batı Trakya Türklerine yapılan zulümden, Kıbrıs dâvâmızdan da bahsedilmiş ve İsrail’in suçluluğunun kabulü ve kınanması istenmiştir. Komünistlerin bu taktiklerine rağmen sadece Barış Komisyonu Raporu’na, Çekoslovakya’dan Rusya’nın çekilmesi isteği ekletilebilmiş; Türkistan, Batı Trakya Türkleri, Kıbrıs meselelerinden bahsettirmek mümkün olmamıştır. Bu arada tarafımdan U. Thant’la Sayın Büyükelçimiz Ümit Haluk Bayülken’in de katıldığı bir görüşme gerçekleştirilmiş, Amerika’nın Sesi Radyosu’nda ve Amerikan televizyonunda Türkiye adına konuşmalar yapılmıştır.
Dünya I. Gençlik Kurultayı Barış Komisyonu, İktisadî Kalkınma, Eğitim, İnsan ve Çevresi Komisyonlarından gelen raporları bazı değişikliklere uğratarak kabul etmiş ve komünistlerin sık sık çıkarttıkları kavgalara sahne olarak U. Thant’ın konuşmasıyla 1972’de tekrar toplanmak üzere dağılmıştır.
Kurultay’dan sonra Türkiye adına benim iştirak ettiğim, Kanada’daki Milletlerarası Gençlik Kuruluşları Toplantı’sına gidilmiş ve ileride Kanada’da yapılacak esas toplantıya hazırlık mahiyetindeki çalışmalarda bulunulmuştur.”[2]
[1] John Maynard Keynes, radikal düşünceleriyle ekonomide çığır açan Britanyalı iktisatçı.
[2] Muhterem Ömer Öztürk, bütün konuşmalarını, basın bildirilerini, tebriklerini bizzat kendisi kaleme alırdı.